İslam İnkılabı Rehberi Bürosu Resmi Sitesi

İslam İnkılabı Lideri:

Tüm Müslüman bölgeler, ABD'nin şeraretlerine karşı direniş sahasıdır

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile

Alemlerin rabbine hamdolsun ve Muhammed ve onun ehl-i beytine salat olsun.

Tüm alemdeki Müslüman kardeşlerim!
Bu yıl da İslam alemi büyük hac nimetinden mahrum kaldı ve müştak gönüller, hakim ve rahim olan Allah’ın insanlar için temel kıldığı saygı değer evdeki ziyafeti ne yazık ki kaybetti.

Bu, manevi sevinç mevsimi olan haccın firak ve hasret mevsimine dönüştüğü ikinci yıldır. Salgın hastalık belası ve belki de şerif hareme hakim olan siyasetlerin belası, müminlerin müştak gözlerini, İslam ümmetinin vahdet, azamet ve maneviyat sembolünü görmesine engellemiştir ve bu azamet dolu yüce zirveyi, bulutlar ve dumanlar ile örtmüştür.

Bu imtihan, İslam ümmetinin tarihindeki diğer imtihanlar gibi olup, ardında aydın bir gelecek olabilir; önemli olan haccın hakiki yapısının tüm Müslümanların gönüllerinde canlı kalması ve geçici olarak o ibadetin cisminin gerçekleşmesi mümkün olmadığından, haccın yüce mesajının diri tutulması gerekiyor.

Hac, sır dolu ve gizemli bir ibadettir. Hareket ve sükûnun o güzel yapısı ve bir araya gelişi, Müslüman ferdin ve Müslüman toplumun kimliğini inşa eder ve onun dünyadaki insanların gözündeki güzelliğini yansıtır. Bir yandan tüm kulların gönüllerini zikir, huşu ve tazarru ile manevi bir yükselişe geçirip Allah’a yakınlaştırır ve öte yandan eşit giyimler ve hemahenk hareketler ile, dünyanın dört bir yanından bir araya gelmiş olan kardeşlerin gönüllerini birbirlerine yakın kılar ve bir taraftan da  İslami ümmetin en üstün sembolünü tüm anlamlı ve gizemli gerekenleri ile dünyadaki gözlerin karşısında sergiler ve ümmetin azametini, düşmanlara gösterir.

Bu yıl muazzam  beytin haccı mümkün değildir; ancak beyin rabbine teveccüh etmek ve zikir, huşur, tazarru ve istiğfar kapısı açıktır. Arafatta bulunmak mümkün değildir ancak arefe gününde bilgiyi artıran dua ve münacat mümkündür; Mina’da şeytanı taşlamak mümkün olmasa da, güç talepçisi olan şeytanı uzaklaştırmak her yerde mümkündür.
Kabe’nin etrafında bedenlerin toplanması mümkün değildir ancak gönüllerin Kuran-ı kerimin aydın ayetleri etrafında toplanması ve Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak her zamanki görevimizdir.

Azim topluluklara, geniş topraklara, sayısız doğal servetlere, ve zinde milletlere sahip olan biz İslam takipçileri, sahip olduklarımız şeyler ve sahip olduğumuz imkanlar ile, geleceğe yön vermeliyiz. Müslüman milletler geçtiğimiz yüz elli yıl boyunca, bir takım sayılı istisnalar hariç kendi ülkeleri ve devletlerinin geleceğinde rol sahibi olmamıştır ve sürekli batılı mütecaviz devletler ile yönetilmiş ve onların hırsına, müdahalelerine ve şeraretlerine maruz kalmıştır. Bir çok ülkenin günümüzdeki bilimsel geri kalmışlığı ve siyasi bağlılığı o infial ve kifayetsizliğin sonucudur. Bizim milletlerimiz, gençlerimiz, bilim insanlarımız, din alimlerimiz ve medeni aydınlarımız, siyasetçiler ve partiler ve topluluklarımız, bugün o iftihardan yoksun ve utandırıcı geçmişi telafi etmeli; onların batılı güçlerin zorbalıkları, müdahaleleri ve şeraretleri karşısında durup ‘’direniş’’ göstermesi gerekiyor.

İstikbar dünyasını endişelendiren ve sinirlendiren İran İslam Cumhuriyetinin tüm sözü de bu direnişe davet etmektir: ABD ve diğer mütecaviz güçlerin müdahalesi ve şerareti karşısında direniş göstermek ve İslami maarife dayanarak İslam dünyasının geleceğini ele almak.

Doğal olarak ABD ve yandaşları ‘’direniş’’ unvanı karşısında hassasiyet gösteriyor ve ‘’İslami direniş cephesi’’ ile farklı biçimlerde düşmanlık ediyor. Bazı bölge hükümetlerinin onlar ile beraber yol alması da söz konusu şeraretlerin devamı doğrultusunda gerçekleşen acı bir gerçektir.

Hac menasiki, say ve tavaf ve arafat ve cemerat ve haccın azameti ve vahdetinin bize gösterdiği müstakim sırat, Allah’a tevekkül ve Allah’ın sonsuz gücünü esas almak, milli özgüven, çaba ve mücahdete itikat, harekete yönelik sarsılmaz bir azim ve zafere yoğun bir ümittir.

İslami bölgedeki gerçekler bu ümidi artırıyor ve o azmi güçlendiriyor. Bir yandan İslam dünyasındaki olumsuzluklar; Bilimsel geri kalmışlık, siyasi bağlılıklar, ekonomik ve sosyal düzensizlikler bizi büyük bir görev ve yorgunluk kabul etmeyen bir mücahedet ile baş başa bırakıyor; Gasp edilmiş Filistin, bizden yardım talep ediyor; Mazlum ve kan dolu Yemen kalpleri acı ile yalnız bırakıyor; Afganistan’daki musibetler herkesi endişelendiriyor; Irak, Suriye, Lübnan veya ABD ve yaverlerinin şeraret ve müdahale elinin oralarda açıkça görünen başka ülkelerdeki acı olaylar, gençlerimizin gayret ve himmetini uyandırıyor.
Ve öte yandan ‘’direniş’’ unsurlarının tüm bu hassas bölgelerde baş kaldırışı, milletlerinin uyanması ve genç ve dirilik dolu neslin hedefleri, gönüllerin ümit ile dolup taşmasına sebep oluyor; Filistin tüm bölgelerinde ‘’Kudüs kılıcını’’ kılıfından çıkartıyor; Kudüs ve Gazze ve Batı şeria ve 48 toprakları ve kampların tümü ayaklanıyor ve 12 gün içinde mütecavizi mağlup ediyor; Mahsur ve yalnız Yemen, yedi yıl şer ve taş kalpli bir düşmanın savaşı, cinayeti ve mazlum katliamına karşı dayanıyor ve gıda, ilaç ve yaşam imkanlarının kısıtlılığına rağmen zorbalara teslim olmayıp kendi iktidar ve yaratıcılığı ile onları endişelendiriyor; Irak’ta ‘’direniş’’ unsurları net ve açık bir dil ile, işgalci ABD ve onun oluşturduğu IŞİD’i geriye püskürtüyor ve ABD ve yoldaşlarının her türlü müdahalesi ve şerareti karşısında kendi sarsılmaz azmini hiç duraksamadan beyan ediyor.

ABD’lilerin Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da ve diğer ülkelerdeki ‘’direniş’’ gençleri ve unsurlarının azmi ve talebini tahrif etmek için propaganda çabası ve onları İran’a veya başka her hangi bir merciye müntesip etmeleri, o cesur ve uyanık gençlere hakarettir ve ABD’lilerin bölge milletlerini doğru anlamamış ve tanımamış olmasından kaynaklanır.
Bu yanlış algı ABD’nin Afganistan’da tahkir edilmesine ve 20 yıl önceki gürültülü girişinden ve savunmasız ve sivil halk karşısında silah, bomba ve ateş kullanmasından sonra, kendisini bataklıkta hissetmesine ve askeri gücü ve araçlarını oradan çıkarmasına sebep olmuştur. Tabii uyanık ve diri Afgan milleti ABD’nin ülkelerindeki istihbarat araçları ve yumuşak güçleri karşısında dikkat etmeli ve onun karşısında bilinçli bir şekilde durmalıdır.

Bölge ülkeleri uyanık ve bilinçli olduklarını göstermiştir ve onların, ABD’yi memnun tutmak için hatta onun hayati Filistin meselesindeki isteğine bile onay veren bazı devletlerden yolları ve yaklaşımları ayrıdır; İşgalci Siyonist rejimi ile aşikar veya pinhan olarak arkadaşlık kuran devletler; yani Filistin milletinin hakkını tarihi vatanlarında inkar edenler, bunun Filistinlilerin sermayelerini çalmak olduğunu bilsin. Onlar kendi ülkelerinin doğal sermayelerinin çalınmasına yetinmemiştir ve şimdi Filistin milletinin sermayelerini çalıyorlar.

Kardeşlerim!

Bizim bölgemiz ve onun hızlı ve farklı olayları, dersler ve ibretlerin müzesidir. Bir yandan mütecavizin zorbalığı karşısında mücahedet ve direniş ve öte yandan teslimden kaynaklanan zillet ve zaaf açıklamaları ve onun dayattıklarını tahammül etmek.

Allah’ın doğru vaadi, mücahitlerin zaferidir; ‘’Eğer Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit bastırır.’’ Bu mücahedetin ilk etkisi, ABD ve diğer uluslararası zorbaların İslam ülkelerinde müdahale ve şeraret peşinde olmasına engel olmaktır, İnşallah.

Yüce Allah’tan Müslüman milletlerin zaferini talep ediyorum ve İmam Mehdi’yi (ruhumuz ona feda olsun) selamlıyorum ve büyük İmam Humeyni’nin ve yüce gönüllü şehitlerin mertebelerinin yükselmesini Allah’tan istiyorum.

Allah’ın salih kullarına selam olsun
Seyyid Ali Hamanei

17.07.2021

700 /